Kopardım aldım bir tanesini daha iliştirdiklerimden zihnime,
Koydum karşıma dinledim, aman bir geveze bir geveze.
Doldurdum içini incir çekirdeklerinin, üzerine bir tutam bahane,
Yeni çıktı fırından, buyurmaz mısınız siz de bir tane?

16.08.2011

Çocukluk

Bir yer düşünün. Şehrin göbeğinde, taş binaların arasına gizlenmiş, kendi imparatorluğunu kurmuş bir ülke. Orda zaman kavramı yok, monotonluk yok, her günü sürpriz yumurta tadında. Kalbi oyuncaklarla dolu.

Geçtiğimiz bir hafta boyunca konuk oldum MAS_İstanbul’a. Gezdim, gördüm, dinledim. Hepsinden öte öğrendim. Her gün post-it’lerime yeni bir şeyler ekledim, tutuşturdum zihnime. Yeni yüzler, yeni hayaller tanıdım. Farklı hikayelere tanık oldum.

Çok tatlı insanlarla tanışma fırsatı buldum. Bir kadınla tanıştım mesela. Saatlerce konuşsa ‘lütfen birkaç saat daha' diyebileceğiniz. Kelimelerle dans eden, enerjisiyle mest eden, mimikleriyle insanın içini gıdıklayan, şirin mi şirin bir kadın… İlkay Yıldız. Yaşam taşıyor gözlerinden. Belli ki ‘O’ da hayatı 2 şekerli içenlerden. Enerji denen şey garip, bulaşıveriyor hemen. Esnemek gibi… Kaçıveriyor içine sen fark etmeden. Huzur’u geçiriveriyor üzerinden.

Söylediği birkaç cümle asılı kaldı zihnimde. Çocuk olmanın güzelliğinden bahsetti. ‘Ne kadar az şey bilirsek, yaratıcılıkta o kadar özgür oluruz.’ dedi. Kuralsız, matematiksiz, sorgusuz sualsiz bir dünya… Mantığı çiğneyip yutmak, basitçe yaşamak… Saçmalık ’ın anahtarını hep kapının üzerinde bırakmak.

Küçükken, büyümek için nasıl da acele ederdik. ‘Büyümek’ büyülü bir kelimeydi içimizde büyüttüğümüz. Yarattığımız fantastik dünyada yazıp yazıp sildiğimiz, rolleri değişen, kurgusu hep merak edilen, bitmek bilmeyen bir senaryoydu. 5 dakika sonramızı bilmezken oturur 5 yıla planlar yapardık. Altlarını fosforlu kalemlerle çizer, dipnotlar düşerdik. O yüzden de ‘o an’ları hep kaçırdık. Fazla önemsedik hayatı. Adımlarımızı kocaman kocaman attık, hızına yetişmek için hep sabırsızlandık.

Şimdi yine sorsalar... Büyüyünce ‘çocuk’ olmak istiyorum derim. Ayaklarım yerde sağlam, başım yukarda, sesim gür. Koltuk minderlerinden kurduğum cumhuriyetimi ne de çok arıyorum şimdi.

Canım ‘çocukluğum’ çok özlüyorum seni.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder