Kopardım aldım bir tanesini daha iliştirdiklerimden zihnime,
Koydum karşıma dinledim, aman bir geveze bir geveze.
Doldurdum içini incir çekirdeklerinin, üzerine bir tutam bahane,
Yeni çıktı fırından, buyurmaz mısınız siz de bir tane?

10.09.2011

Körebe

Köpeklerin havlama sesi gelmeye başladı aniden çok da uzak olmayan bir yerlerden. Adımlarını biraz yavaşlattı. Tedirgin olduğu yüzünden okunuyordu.  Kaç tane olduklarını kestiremedi ama tek olmadığından emindi. Sesler yaklaştıkça kalp atışları da ritmini artıyordu. Yalnızdı. Kalakaldı bir başına güneşe hasret Arnavut kaldırımlı dar sokakta. Sıvası dökülen yüksek binaların arasında yıllanmış, üzeri toz bağlamış bir mahalle arasındaydı.

Köpeklerin havlamaları azalmıştı ama kendisine doğru yaklaştıklarını hissedebiliyordu. Durup bekledi bir müddet olduğu yerde yüzünde korku, elinde baston. Köpekler çevirdi etrafını, biri siyah diğer ikisi alacalı sokak köpeği kim bilir kaç ırkın birleşimi. Biri adamın ayağına doğru yaklaştı, kokladı. Paçasına değdiği anda irkildi adam. Bastona sarılarak kendine doğru çekti refleksle. Nefessiz kaldı bir an. Bekledi hareketsiz. Vursa vuramaz, kaçsa kaçamaz.

Karanlık dünyasında bu varlıkları nasıl anlamlandırıyordu acaba? Adı geçtiğinde zihnimize çizdiğimiz şekiller onun dünyasında neye benziyordu?  Nasıl bir şekle bürünüyordu? Farklı ırkları göz etmeksizin köpeklerin hepsi aynı mıydı onun için? Ya da çekik gözlüsü, kumralı, esmeri… Hepsi bir miydi insanların. İnsanın insan olması yeterli miydi? Belki de el yordamı hayatlarında hayal dünyası en katıksız, en saf insanlardı onlar ön yargısız yaşamayı başarabilen.

Uzaklaştıklarını hissedince indirdi bastonunu yavaşça yere. Küçük açılarla salladı bastonunu emin olmak için orada olmadıklarından. Sonra genişletti açıyı ve yavaşça kaldırımın kenarına geçti.

Köşeyi dönen kır saçlı adam fark etti O'nu. Koşar adımlarla geldi yanına, girdi koluna. Gamzeleri beliriverdi yüzünde. Tanımadığı kahramanıyla birlikte çıktılar yokuşu kol kola, koşuşa konuşa...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder